12-09-2005, 13:16
KEMİKLERİ DOÐRU YERLERDE Mİ ARIYORUZ?
Bilim insanları mantıklı örüntüler bulma ve veriyi tutarlı bir anlatıya dönüştürme konusunda ne kadar başarılı olsalar da insanın kökenlerini araştırmak zor bir iş: Kemiklerin öyküsü oldukça karmaşık. Karakterler gitgide çoğalıyor. Olay örgüsü içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu, henüz tamamlanmamış, olağanüstü bir öykü.
Yarım yüzyıldan uzun bir süre önce, paleoantropoloji bilimini inceleyen ünlü biyolog Ernst Mayr, birbirinden farklı tüm karakterleri -Pekin insanı, Cava insanı ve Homo erectus- gördü ve aslında hepsinin aynı tür olduğunu ortaya çıkararak, bu karmaşık öykünün toparlanmasına yardımcı oldu. 1960'lara gelindiğinde ise insanın kökenlerini anlatan ders kitapları oldukça anlaşılır bir hale gelmişti: İnsanlar Afrika'da evrim geçirdi; Homo habilis Homo erectus'u, o da Homo sapiens'i doğurdu. (Neandertaller ise oyunu bozuyordu.)
Bugün paleoantropoloji alanında yine müthiş bir kargaşa var. İnsanların altı ya da yedi milyon yıl önce Afrika'da yaşayan bir primatın soyundan geldiğini söyleyen evrim kuramı, bilim dünyasında genel kabul görüyor. Ve temel noktalar belirlenmiş olsa da, bazı ayrıntılar gizemini hâlâ koruyor.
Washington, D.C.'deki Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Hans Sues, "Soyağacımız diğer hayvanlarınkinden farklı değil. Birçok çıkmaz yol var. Bazı dönemlerde üç, belki de dört tür homininin yaşadığı bile olmuş," diyor.
Kemiklerin her bölgede fosilleşmemesi, araştırmalara engel oluyor. Örneğin, yağmur ormanlarında kemikleri hızla çürüyen şempanzelere ait fosil yok. Harvard Üniversitesi'nden paleoantropolog Dan Lieberman, "Bir habitat tümüyle kayıp" diyor.
Lieberman, yeni bir Mayr'ın çıkıp tüm bunların anlamını çözme zamanının geldiğini söylüyor. Bazı meslektaşlarının insanın kökenlerini görece sınırlı bir dizi fosile, özellikle de Büyük Rift Vadisi'nde bulunanlara, dayandırarak açıklamaya çalışmalarının, koşulları fazla zorlamak olduğunu düşünüyor.
Lieberman, "Neleri bilmediğimiz konusunda pek dürüst olduğumuz söylenemez," diyor. "Bazen bu taşlardan elde edilmesi mümkün olmayacak kadar çok bilgiye ulaşmaya çalıştığımızı düşünüyorum."
Dan Lieberman'ın bu düşüncesi bazılarını kızdırıyor. Doğu Afrika'da çalışan paleoantropolog Tim White "Fosil arayanlar, en yüksek potansiyele sahip olan noktalara odaklanıyor," diyor. "Lieberman veya Sues'un diğerlerinin bakması gereken yerler konusunda önerileri varsa bunu neden paylaşmıyorlar?"
Dünya kusursuz bir veritabanı sunmuyor. Ancak yine de, bizim isteğimiz aynen Newton'ın, elmanın yere düşmesi ve gezegenlerin hareketinin yerçekimi adı verilen aynı basit güçle yönetildiğini fark etmesi gibi karmaşık sorunlara bilimsel ancak "abartılı olmayan" açıklamalar getirmek. Ne var ki evrim süreci, elmanın yere düşmesi gibi gözlemlenemiyor. Yaşam -modern bilimin tüm çabalarına rağmen- çok karmaşık.
![[Resim: kimbilir9tk.jpg]](http://img374.imageshack.us/img374/895/kimbilir9tk.jpg)
Yarım yüzyıldan uzun bir süre önce, paleoantropoloji bilimini inceleyen ünlü biyolog Ernst Mayr, birbirinden farklı tüm karakterleri -Pekin insanı, Cava insanı ve Homo erectus- gördü ve aslında hepsinin aynı tür olduğunu ortaya çıkararak, bu karmaşık öykünün toparlanmasına yardımcı oldu. 1960'lara gelindiğinde ise insanın kökenlerini anlatan ders kitapları oldukça anlaşılır bir hale gelmişti: İnsanlar Afrika'da evrim geçirdi; Homo habilis Homo erectus'u, o da Homo sapiens'i doğurdu. (Neandertaller ise oyunu bozuyordu.)
Bugün paleoantropoloji alanında yine müthiş bir kargaşa var. İnsanların altı ya da yedi milyon yıl önce Afrika'da yaşayan bir primatın soyundan geldiğini söyleyen evrim kuramı, bilim dünyasında genel kabul görüyor. Ve temel noktalar belirlenmiş olsa da, bazı ayrıntılar gizemini hâlâ koruyor.
Washington, D.C.'deki Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Hans Sues, "Soyağacımız diğer hayvanlarınkinden farklı değil. Birçok çıkmaz yol var. Bazı dönemlerde üç, belki de dört tür homininin yaşadığı bile olmuş," diyor.
Kemiklerin her bölgede fosilleşmemesi, araştırmalara engel oluyor. Örneğin, yağmur ormanlarında kemikleri hızla çürüyen şempanzelere ait fosil yok. Harvard Üniversitesi'nden paleoantropolog Dan Lieberman, "Bir habitat tümüyle kayıp" diyor.
Lieberman, yeni bir Mayr'ın çıkıp tüm bunların anlamını çözme zamanının geldiğini söylüyor. Bazı meslektaşlarının insanın kökenlerini görece sınırlı bir dizi fosile, özellikle de Büyük Rift Vadisi'nde bulunanlara, dayandırarak açıklamaya çalışmalarının, koşulları fazla zorlamak olduğunu düşünüyor.
Lieberman, "Neleri bilmediğimiz konusunda pek dürüst olduğumuz söylenemez," diyor. "Bazen bu taşlardan elde edilmesi mümkün olmayacak kadar çok bilgiye ulaşmaya çalıştığımızı düşünüyorum."
Dan Lieberman'ın bu düşüncesi bazılarını kızdırıyor. Doğu Afrika'da çalışan paleoantropolog Tim White "Fosil arayanlar, en yüksek potansiyele sahip olan noktalara odaklanıyor," diyor. "Lieberman veya Sues'un diğerlerinin bakması gereken yerler konusunda önerileri varsa bunu neden paylaşmıyorlar?"
Dünya kusursuz bir veritabanı sunmuyor. Ancak yine de, bizim isteğimiz aynen Newton'ın, elmanın yere düşmesi ve gezegenlerin hareketinin yerçekimi adı verilen aynı basit güçle yönetildiğini fark etmesi gibi karmaşık sorunlara bilimsel ancak "abartılı olmayan" açıklamalar getirmek. Ne var ki evrim süreci, elmanın yere düşmesi gibi gözlemlenemiyor. Yaşam -modern bilimin tüm çabalarına rağmen- çok karmaşık.